25 Nisan 2011 Pazartesi
Dunn ve Dunn’ın Öğrenme Stili Kuramının Özellikleri
Dunn ve Dunn’ın Öğrenme Stili Kuramı
Dunn ve Dunn’ın öğrenme stili kuramı, doğrudan öğrenmeyi tanımlama yerine, bilgiyi yönlendirmede bireyin iç dinamiklerine -yeteneğine etki eden dış faktörleri- etkenleri tanımlamayı yeğlediği görülmektedir (Babadoğan, 1991; Riding ve Stephen, 1998).
Dunn ve Dunn’ın Öğrenme Stili Kuramının Özellikleri
Dunn, çeşitli öğrencilerin öğrenme çıktılarını ve öğrenmeye ilişkin tercihlerini gözleyerek, bu farklılıkların yetenekten daha çok diğer etkenlerin bir sonucu olduğuna inandı. Gözlemleri sonucunda, öğrenme farklılıklarını gösteren yaklaşık olarak otuz iki alan tanımladı. Bunları duyusal, fiziksel, çevresel ve sosyal değişkenler olmak üzere dört büyük grupta toplayarak, bu değişkenlerin de kendi içlerinde alt değişkenlerini tanımladı. Daha sonraki aşamada, öğrenme grupları içerisinde ve çevresel değişkenleri de içine alan etkenlerin tanımlanmasıyla sonuçlar yeniden tanımlandı. Hem biyolojik hem de gelişimsel etkenler çıkartıldı. Biyolojik tercihleri içerenler ses, ışık, ısı, oturma düzeni, örneğe bakarak yapmada güçlülük, bir şeyler atıştırma, günün belirgin zamanlarında çalışma ve hareketlilik; gelişimsel açıdan içerenler de sosyal tercihler olan güdüleme, sorumluluk ve yapıdır (Jonassen ve Grabowski, 1993: 267).
Dunn ve Dunn, öğrenme stili tanımlamamıştır. Bunun yerine, öğrenme biçimlerine etki eden etkenleri öğrenme stili etkenleri olarak tanımlamıştır. Bunlar: çevresel etkenler, duyusal etkenler, sosyolojik etkenler, fiziksel etkenler ile genel faktörlerdir (Jonassen ve Grabowski, 1993: 269-271).
Dunn ve Dunn’ın Öğrenme Stili Etkenleri
Çevresel Etkenler
Işık, ısı, dekorasyon, müzik ve gürültü, şeklinde tanımlanmıştır.
Duyusal Etkenler
Güdüleme ve yapının niteliği şeklinde tanımlanmıştır.
Sosyolojik Etkenler
Bireysel ya da eşli çalışma, uzman kılavuz denetiminde çalışma, yalnız çalışma, biçimindedir.
Fiziksel Etkenler
Ders yapma zamanı, hareketlilik, bir şeyler yeme ihtiyacı duyma, işitsel, görsel, dokunma duyularına hitap etme, vb. olarak tanımlanmıştır.
Genel Etkenler
Kavramların düşük ya da yüksek düzeyde olması, öğretmenlerin kullandığı öğretme yöntemleri, kültürel ve diğer etkenler şeklinde tanımlanmıştır.
Dunn ve Dunn buradan hareket ederek öğrenme stilini eğitimde verimliliği sağlamak amacıyla öğretimsel çevreyi düzenleme bazında tanımlamıştır. Aşağıda bu özellikler verilmiştir.
Öğrenme Stiline Etki Eden Özellikler
Ses Düzeyi
Işık
Isı
Düzenleme
Güdüleme
Sebatlılık
Sorumluluk
Yapı
Öğrenme Grupları
Yardım Tercih Etme
Değişik Biçimlerde Öğrenme
Sese Bağlılık Durumu
Resimleme
Dokunma
Alma
Sabah ya da Akşam Çalışma
Hareketlilik
Ailesi Tarafından Ödüllendirme-Güdülenme
Öğretmenin Güdülemesi
Kaynak: http://www.donusumkonagi.net/makale.asp?id=3432&baslik=ogrenme_stilleri&i=coklu_zeka
Kolb'un Öğrenme Stilleri
Androgoi Nedir?

Androgoji; altyapısı ciddi ve uzun bilimsel çalışmalara dayanan, zaman içinde pekçok bilim adamı, iletişimci, sosyolog ve psikoloğun katkılarıyla ana hatları oluşturulmuş bir bilim. Yetişkin eğitiminin çocuk eğitiminden ayrılan temel prensipleri şu şekilde listelenip özetlenebilir:
1. Bilme ihtiyacı (the need to know): Öğrenme süreci başlamadan önce yetişkinler, o konuyu neden öğrenmeleri gerektiği konusunda bilgi sahibi olmak isterler. Yetişkinler bir konuyu kendi kendilerine araştırmadan, öğrenmeden önce de, öğrendikleri zaman ne kazanacakları, konu hakkında bilgi sahibi olmazlarsa ne kaybedecekleri üzerinde düşünürler ve analiz yaparlar. (Tough, 1979) Sonuç olarak, bir yetişkin eğitimcisi, öğrenme sürecini başlatmadan önce katılımcıları bu konuda yönlendirmeli, “neden bu konuyu öğrenmeliyiz?” sorusunu net olarak cevaplandırmalarını sağlamalıdır.
2. Kişisel kontrol (the learners’ self-concept): Yetişkinler, hayatlarının ve verdikleri kararların kendi kontrollerinde olmasını isterler. Karşılarındaki kişilerin de bu kişisel kontrole saygı duymalarını beklerler. Bu saygıyı görmedikleri ortamlarda ve başkalarının kendi fikirlerini kendilerine dayattığını hissettiklerinde savunmaya geçerler. Bu durum belki de, günümüzde eğitim salonlarında en fazla karşı karşıya kalınan resmi önümüze çıkarıyor: Katılımcılar “eğitim salonu”na girerler, “eğitimci”ye yan gözle bakarak yerlerini alırlar ve kaşlar yukarıda, negatif bir yüz ifadesiyle kollarını kavuşturup, içlerinden “hadi anlat bakalım, ne anlatacaksan…” derler.
3. Eğitilenlerin önceki tecrübesi (the role of the learners’ experiences): Yetişkinler, çocukların aksine eğitim ortamına çok daha fazla ön bilgi ve tecrübeyle gelir. Bu durum öncelikle eğitim ortamındaki grubun kişisel özelliklerinin kendi içinde daha farklı olacağının göstergesidir. Bu ön bilgi ve tecrübe eğitim ortamını zenginleştireceği, çok olumlu ve verimli tartışma ortamlarının yaratılmasını sağlayabileceği gibi, negatif durumlara da sebep olabilir. Kişisel önyargıları ve alışkanlıkları değiştirmek ve kırmak zordur. Yetişkinlerde de bu ikisi bol miktarda mevcuttur.
4. Öğrenmeye hazır olmak (readiness to learn): Yetişkinler bilmeleri gerektiğini düşündükleri ve ihtiyaçları olduğu konularda öğrenmeye hazırdırlar. Örneğin, üniversite 2. sınıf öğrencisi bir genç “bebek beslenmesi” konusunda bilgi almaya hazır değildir. Fakat evlendikten sonra bu konuya daha fazla ilgili olacak ve öğrenmeye hazır olacaktır. Bu durum da öğrenme sürecini daha anlamlı hale getirecek ve hızlandıracaktır.
5. Öğrenme odaklılık (orientation to learning): Çocukların ve gençlerin okuldaki konu odaklı öğrenme odaklarının tersine yetişkinler hayat odaklıdır. Yetişkinler, öğrenilecek olan bilgi ve becerinin kendilerine gerçek hayatta problem çözmede ne kadar ve nasıl yardımcı olacağı doğrultusunda motive olurlar. Bu doğrultuda şunu net olarak söyleyebiliriz ki, gerçek hayat ortamında oluşturulmuş eğitim ortamları yetişkinler için daha motive edicidir ve daha etkili bir öğretim tarzıdır.
6. İsteklilik (motivation): Yetişkinler dış motivasyon unsurlarına (daha iyi iş, terfi, yüksek maaş gibi) da tepki verirler fakat en etkili motivatörler iç motivasyon unsurlarıdır (hayat kalitesi, iş tatmini gibi). Tüm normal yetişkinler gelişmek ve ilerlemek için motivasyona sahiptirler. (Tough, 1979) Yetişkin eğitimi zor ve hassas bir süreç. Yetişkin eğitimcilerinin başta kendi alanları olmak üzere her konuda kendilerini sürekli yenilemeleri ve eğitim ortamlarını androgoji’nin temelleri üzerine kurmaları gerekiyor. Aksi takdirde son zamanlarda sıkça gördüğümüz başarısız eğitim programlarından birini daha tekrarlamak çok muhtemel. Eğitim basit bir iş değil; emek vermek, enerji harcamak gerekiyor…
Kaynak: http://kirmizimerdiven.com.tr/2009/08/dasl/comment-page-1/
Öğretim tasarımı sürecinin altında yatan sayıltılar nelerdir?
Sayıltı 2: Öğretim tasarım süreci belli bir ders geliştirme düzeyinde başlar.
Sayıltı 3: Öğretim tasarımı öğretim tasarımcıları ve planlamacılar tarafından geliştirilir.
Sayıltı 4: Planlama yapılırken, tüm öğrenenler için doyum sağlayıcı ortamların ve başarının sağlanması gerekir.
Sayıltı 5: Öğretim Tasarımı kapsamdan çok bireye odaklaşır.
Sayıltı 6: Öğretim Tasarımında en iyi olan tek yol yoktur
Öğretim Tasarımında Yer Alan Öğeler
- Program kimin için geliştirilecek?(öğrenenin özellikleri)
- Öğrenenlere ne öğretmek istiyoruz?(hedefler)
- Konu yada beceriler en iyi nasıl öğretilir?(öğrenme/öğretme yöntem ve etkinlikleri)
- Uygulama süreçleri ve kararları.
- Ne öğrendiler /ne kadar öğrendiler?(değerlendirme süreci)
Kaynak; http://acikders.hacettepe.edu.tr/
Öğretim Tasarımı Nedir?
GENEL TASARIM MODELİ
Kaynak: http://bcelik522.blogspot.com/2011/03/ogretim-tasarm-nedir.html
1980: Bilişsel Psikoloji Etkisinde Kalan Mikrobilgisayarların Kullanıldığı Öğrenme Ortamı
Mikrobilgisayar terimi merkezi işlem birimi ve bir mikroişlemcisi olan bilgisayardır. Ana bilgisayarlara göre daha küçüktür. Mikrobilgisayarlara bir ekran ve tuştakımı eklenirse kişisel bilgisayarlara çok benzerler. Mikro öneki 1970 ve 1980'li yıllarda yaygındı ancak günümüzde genelde mikro öneki kullanılmaz.
Mikrobilgisayar eğitim teknolojisini etkiliyor. Derslerde kullanılıyor. Bu konuda yayın ve materyaller artıyor. Bilişsel psikoloji önceki etkisini yitiriyor.
1980’li yıllarda bilgisayarın okullardaki etkisi artıyor. Mikrobilgisayarlar küçük ve ucuz olmaları sebebiyle tercih ediliyor.
1985’den sonra okullarda bilgisayar teknolojisi yaygınlaşıyor. Öğretmenler eğitiliyor.
kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Bili%C5%9Fsel_psikoloji
28 Şubat 2011 Pazartesi
1970’lerde öğretim tasarımı hakkında yapılan tanımlamalar ve akımlar aşağıda belirtilmiştir.
Öğretim Teknolojileri Komisyonu, 1970
Belirlenmiş hedefler uyarınca, daha etkili bir öğretim elde etmek için öğrenme ve iletişim konusundaki araştırmaların ve ayrıca insan kaynakları ve diğer kaynakların beraber kullanılmasıyla tüm öğrenme-öğretme sürecinin sistematik bir yaklaşımla tasarlanması, uygulanması ve değerlendirilmesidir.
Engler, 1972
Davranış biliminin bulgularının öğretimsel problemlere uygulanması sürecidir.
Armsey & Dahl, 1973
Öğretim tasarımı, öğrenme nesnelerini yani öğrenme ve öğretme sürecinde yer alacak her türlü materyal ve aracı anlatır
Öğretim Tasarımı: Farklı öğretim tasarım modelleri.
Katkıda Bulunanlar: Dick & Carey, Eğitimsel İletişim ve Teknoloji Derneği.
Katkılar: Görsel-işitsel öğretim terimi yerine, eğitim teknolojisi ve öğretim teknolojisi terimleri kullanıldı. Bilgisayar Destekli öğretim (CAI) sistemlerinin gelişimi sağlanmıştır.
Ayrıca bu sahada çalışan bireyler öğretici medya ve bilgisayar destekli öğretimin (CAI) eğitim uygulamalarında asgari etkisi olduğu hususunda hemfikirdiler. A.B.D. silahlı kuvvetleri öğretim tasarım modellerini benimsemiştir.
Kaynak: htpp://www.forum.memurlar.net
R.Miller ayrıntılı görev analizi yöntemini geliştirmiştir.Bir işin yapılmasındaki tüm işlemlerin adım adım aşamalı olarak belirlenmesi gerektiğini vurgulamıştır.
İş analizi, belli bir işletmede yapılmakta olan işler hakkında gerekli bilgilerin toplanması, değerlendirilmesi ve örgütlenmesidir.
İş Analizinin Amaçları
>Gelecekte duyulabilecek çalışan ihtiyacını ve bu çalışanların ihtiyacını saptayarak insan kaynakları planlamasına yardımcı olmak.
>İş alımında açık ve kesin kriterler oluşturmak.
>Şu andaki ya da gelecekte ortaya çıkabilecek eğitim ihtiyacını tespit etmek.
>Performans standartlarını belirlemek.
>Kariyer planının sağlıklı bir şekilde yapılmasını sağlamak.
>Olumsuz çalışma koşullarını ortadan kaldırmak.
>İş değerlendirmesi için her bir işin göreceli önemini ortaya koymayı sağlayacak temel bilgilere ulaşmak.
>İş ve işçilerin yasal düzenlemelerinin yapılmasında gerekli verileri sağlamak.
İş Analizi Sürecinin Aşamaları
İş Analizi Hazırlık Çalışması
İş analizine başlamadan önce işletmenin yönetim anlayışı ve felsefesi, çalışanların eğitim düzeyi, işletmenin faaliyet gösterdiği iş kolu, işletmeyi etkileyen iç ve dış çevre koşulları ve benzer konularda da bilgi sahibi olma gerekir.
İş Analizi Bilgilerinin Toplanması
İş analiziyle ilgili olarak bilgiler çeşitli şekillerde toplanır. Bunlardan en yaygın olanları:
Görüşme : Bu yöntem,analizi yapan kişinin, personeli ile görüşüp yaptığı işler hakkında veri toplamasıyla gerçekleştirilir
Gözlem : Gözlem yönteminin kullanımı, iş analizini yapan kişinin çalışanların yaptığı işleri gözlemlemesi ve yapılan işlerin çalışanlar ve çevre koşullarıyla ilgili kayıt tutulmasıyla gerçekleşmektedir.
Anket : Bu yöntemle çalışanlar için bir form hazırlanır. Hazırlanan bu formlar iş görenlerle dağıtılır.Daha sonra bu formlar iş görenlerin üstleri tarafından değerlendirilir.
Kaynak: İnsan Kaynakları Yönetimi ,Beta yayınları 2003
27 Şubat 2011 Pazar
Glaser’in temel öğretim modeli, sistem yaklaşımı ile geliştirilmiş, öğrenme öğretme süreciyle ilgili çok sayıdaki olgunun, kavramın, ilkenin örgütlenmesini ve sürecin basit olarak algılanmasını sağlayan bir modeldir. Temel öğretim modeli öğretme sürecini dört temel öğeye ayırmaktadır.
1. Öğretim hedefleri (hedeflerin saptanması): Hedef, öğretme sonucunda öğrenciye kazandırılması beklenen bir davranış veya davranış dizisi ve öğretme süreci sonucunda öğrencilere kazandırılmak istenilen özellikleri gösteren ifadelerdir. Öğrenme-öğretme sürecinin planlanması ve uygulanması için en önemli aşama hedeflerin belirlenmesidir.
2. Giriş davranışları (giriş davranışlarının belirlenmesi): Öğreneme için gerekli giriş davranışlarının ortaya konması gerekir. Giriş davranışları, bir davranışı veya davranışlar dizisini kazandırmaya dönük öğretme işinde öğrencinin hedefle ilgili olarak daha önce öğrenmiş olması veya öğrencide varolması gerekli özel davranışları içerir. Her yeni öğrenmenin öğrencinin daha önce öğrendiklerine bağlanarak oluşturabileceği ilkesi, öğretme işinin başında, öğrencinin öğrenme ortamına getirdiği davranışların hedef yönünden ayrıntılı olarak saptanmasını gerektirir. Modele göre öğrencinin öğrenme sürecine girebilmesi, o öğrenme türünün zorunlu gördüğü önkoşul davranışlara sahip olması ile mümkündür. Glaser’e göre öğretim, öğrencilerin öğrenme sürecinin başında sahip oldukları davranışlar ile başlayarak daha iyiye doğru gelişir. Öğretimin öğrencilere uygun ve etkili bir biçimde düzenlenebilmesi için, öğretim sürecinin başında öğrencilerin geliştirilmek istenilen beceri ile ilgili kuvvetli ve zayıf noktalarının, gelişim özelliklerinin, kültürel özgeçmişinin, eğitim ihtiyaçlarının, ilgilerinin ve yeteneklerin belirlenmesi gerekir . Glaser bu özelliği taşıyan davranışlara giriş davranışları adını vermektedir.
Giriş davranışları, yeni öğrenmelerin başlangıç noktalarıdır. Bunları sağlamadan öğretme işine başlayabilmek ve öğrencinin öğrenme sürecinin katılmasını ummak oldukça güçtür. Bu nedenle öğretmenin görevi, her hedef için gerekli önkoşul davranışların öğrencide varolup olmadığını saptamaktır. Öğretmen, önkoşul davranışların varlığına inandıktan veya o davranışları kazandırdıktan sonra öğretme işine başlayabilir.
3. Öğretim işlemleri (öretme-öğrenme ortamının seçilmesi): Glaser’e göre hedeflere ulaşmak için öğretim yöntem ve tekniklerinin, materyallerinin seçilmesi, öğretim yaşantılarının düzenlenmesi bu öğeyi oluşturmaktadır. Öğretim işlemleri, öğretim hedeflerine ve öğrencilerin giriş davranışlarına uygun olarak düzenlenmelidir. Bu öğenin katkısı hedefler ve giriş davranışları belirlendikten sonra başlar. Çünkü hedeflerin niteliği ve öğrencilerin hazır olma düzeyi, öğretme durumunun nasıl düzenleneceği ve hangi yöntem ve araçların kullanılacağı hakkında öğretmen ip uçları verir.öğretmen ancak bu iki öğeyi dikkate alarak hedefe ve öğrenciye göre bir öğretme durumu tasarlayabilir.
Glaser’in üzerinde önemle durduğu diğer bir özellik de, öğrencilerde genel öğrenmeyi öğrenme becerisinin geliştirilmesidir. Böylece öğrenciler belli bir alanla ilgili yetkinlik kazanınca, öğretmenden bağımsız olarak kendi kendilerine problem çözme gibi üst düzeyde beceriler kazanabilirler.
Glaser’in modelinde öğretimin düzenlenmesinde ele alınan diğer bir ilke de pekiştireçtir. Glaser pekiştireçlerin basit davranışların yanı sıra karmaşık becerilerin öğretilmesinde ve hor yaştaki öğrenci için geçerli olduğu görüşünü savunmaktadır. Öğretim ortamında hem dıştan verileri, nem de içsel pekiştireçlerin etkili olabileceğini vurgulamaktadır.
4. Değerlendirme: Öğretme sürecinin sonunda öğrenmenin ne dereceye kadar gerçekleştiğini –hedefe ne kadar ulaşıldığını- anlamak için yapılan değerlendirme işlemidir. Bu işlemin sonunda, öğrenmede eksiklikler kalmışsa tamamlanır; yanlışlıklar düzeltilir, öğrenciye başarısı hakkında bilgi verilir, öğrenmenin istenilen düzeyde gerçekleşmemesine neden olan durumların hangi öğelerle ilgili olduğu araştırılır. Eğer öğrenme istenilen düzeyde gerçekleşmişse bir başak hedefin kazandırılmasına geçilir. Değerlendirme süreciyle öğretimin kısa, ve uzun süreli etkisi ortaya konmaya çalışılır. Glaser bu amaçla hem norma dayalı hem de ölçüt dayanaklı testleri önermektedir.
Glaser’in modelinde hem davranışçı hem de bilişsel yaklaşımın bir sentezi vardır. Glaser öğrencilerin hedef davranışlara ulaşma derecesinde, ön koşul öğrenmelerin, uygun öğrenme-öğretme etkinliklerinin ve değerlendirme etkinliklerinin etkisi üzende durmuştur.
HEDEF→ GİRİŞ DAVRANIŞLARI→ ÖĞRETME YÖNTEMLERİ→ DEĞERLENDİRME
↑ ↑ ↑ ↓
Geri Bildirim (Dönüt) İlmiği Geribildirim
Kaynakça: http://www.odevlistesi.com/ogretim-ve-ogrenme-t5757.10.html;wap2=
http://forum.memurlar.net/konu/514375/?page=5
http://www.odevarsivi.com/dosya.asp?islem=gor&dosya_no=73739

Programlı öğretim, ünlü psikolog Skinner’in pekiştirme ilkeleri esas alınarak ortaya atılmış bir öğretim tekniği veya bir ders biçimidir. Programlı öğretim temelde, öğretimin bireyselleştirilmesi ve hatanın en aza indirilmesi gibi iki önemli yenilik getirmektedir. Bu öğretim biçiminin uygulanışı modern, daha da öte teknolojik araçlara ve yöntemlere bağlıdır. Programlı öğretim biçiminin bireyselleştirilmiş topluma uygun bir öğrenim yöntemi olduğu belirtilmektedir.
Skinner bu tekniği, tüm dünya ülkelerini etkileyen öğrenci sayısının artışı ve öğretmen yokluğu sorunlarının bir çözümü olarak sunmuştur. Programlı öğretimle eğitim sisteminin makineleşmesi ve eğitsel araştırma çağı başlamıştır. Programlı öğretim öğrencinin öğrenme sürecine etkin katılmasını, bireysel öğrenme hızına göre ilerleme kaydetmesini ve öğrenme sonucunun anında kontrol edilmesini sağlayan bir öğretim tekniğidir.
Bireyin kendi kendine öğrenmesini esas alan ve içeriğin öğrenilebilecek küçük parçalara ayrılarak belirli bir sıra ve düzen içinde bireye sunulduğu ve öğrenildikçe yeni bir bilgi parçasına geçmenin esas olduğu bir öğretim yaklaşımıdır. Bu yöntem günümüzde özelikle bilgisayar destekli öğretim ortamında farklı özellikleri ile uygulanmaktadır.
Programlı öğretimin temelini oluşturan Skinner’in pekiştirme ilkeleri;
1-Küçük Adımlar: Bilgi üniteleri, adım adım öğrenciyi ilerlemeye yöneltecek bir şekilde düzenlenmelidir. Bu adımlar bir ünitenin öğrenilecek en küçük birimini oluşturmalıdır.
2-Etkin Katılım: Her bilgi ünitesi bir ilerleme aşaması oluşturmaktadır. Bu aşamada bir alıştırma ya da bir soru bulunmaktadır. Soru, verilen bilginin kazanılıp kazanılmadığını yoklamaktan başka bilgi edinmede ve özümlemede de bir araç olmaktadır. Böylece soru bir işlemi, bir eylemi başlatmakta yani öğrenme olayını sağlamaktadır. Öğrenme işi öğrencinin kendisi tarafından yapılmaktadır. Böylece öğrencinin etkin katılımı sağlanmaktadır.
3-Başarı: Öğrenciler hep başarmak zorundadırlar. Sorular da öğrencilerin başarabileceği güçlük düzeyinde olmalıdır. Güçlüğü aşmak bir sonraki öğrenmeler için gerekli olan güdüyü oluşturmaktadır.
4-Anında Düzeltme: Öğrenci soruyu cevapladıktan sonra cevapla karşılaşmakta, böylece kendi kendini kontrol etmekte ve düzeltme de hemen yapılmış olmaktadır. Anında kontrol pekiştirmenin temel öğesidir.
5-Dereceli (Kademeli) İlerleme: İlerleme, aşamalı ve mantıklı olmalıdır. Yapılacak işlemlerin düzeyi basitten karmaşığa, bilinenden bilinmeyene, kolaydan zora doğru olmalıdır.
6-Bireysel Hız: Öğrenci, zamanı kendine uygun olarak ayarlamaktadır. Başarısızlık, ya da sınıfta kalma söz konusu değildir. Böylece sınıf ortamında öğrenciler arasında düzey farklılığının yarattığı olumsuzluklar da ortadan kaldırılmak istenmektedir. Sınıf geçmede belirli süre kuralı da geçersiz olmaktadır.
Programlı öğretimin en önemli noktası her bireyin kendi hızına göre öğrenmesine hizmet etmesi ve bireysel farkları dikkate almasıdır. Yapılan düzeltmeler ile yanlışlar giderilir ve hatalar azaltılır. Öğrencinin istenen davranışları tekrar etmesi için öğrenciye başarı tattırılır, pekiştirme yapılır, yani pekiştireçler kullanılır. Süreçte öğrencinin öğrenme çabasına girmesi yani etkin katılımın sağlanması ve kavramların küçük parçalar halinde işlenmesi önemlidir.
Kaynakça: http://www.dersyerimiz.com/index.php/programli-ogretim.html
http://tr-tr.facebook.com/note.php?note_id=122322431154815
Öğretim Yöntem ve Teknikleri, İhtiyaç Yayıncılık 2009
26 Şubat 2011 Cumartesi
Gagne’nin öğrenmenin zihinsel durumlarını açıklayan kitabı “Öğretim Durumları” ilk olarak 1965’de yayımlandı. Bu kitap bilgiyi işleme modelinin, yetişkin bireylere çeşitli uyarıcılar sunulduğunda meydana gelen zihinsel olayları temel almıştır. Gagne'ye göre öğrenme, dışsal uyaranlara içsel faktörlerin etkileşimiyle gerçekleşir. Gagne, öğrenme için dış koşulların düzenlenmesinin dışında iç faktörlerin de önemli olduğunu savunur.Gagne, öğrenme durumları ile ilişki kuran ve tarif eden öğretim durumları diye adlandırdığı dokuz adımlık bir süreci ortaya çıkarmıştır:
1-Dikkati sağlama: Öğrencilerin dikkatini toplama; ilgi uyandırma; teşvik etme. (Motivasyonu harekete geçirme: Hikaye, anı, fıkra, resim, farklı kıyafet)
2-Öğrencilere hedefleri bildirme: Genel bir açıklama yapma öğrencilerin beklentilerini ve motivasyonunu arttırır ve değerlendirme için bir temel olur.
3-Ön bilgileri hatırlatma: Öğrencilere ön bilgilerini hatırlatma; daha önceki kavramların anlaşılmışlığı hakkında araştırma yapmak.
4-İçeriği sunma: İçeriği organize etme, sunma ve örneklerle açıklama, ideal olarak farklı öğrenme stillerine başvurarak birden fazla teknik kullanmak. (Uyarıcı materyaller sunma: yeni öğrenmeyle ilgili)
5-Öğrenmeye rehberlik etmeyi sağlama: Karşılaştırmaları, anımsama yöntemlerini, örneklemeleri, çalışma durumlarını, grafik örgütleyicileri, harita örgütleyicileri kullanarak öğrencilere destek olmak. (Öğrenmeyi kolaylaştırıcı ipucu verilir, öğrenci neye dikkat etmesi gerektiğini bilir.)
6- Davranışı ortaya çıkarma: Öğrencilere fırsatlar tanıyarak onların bu noktada bilgileri öğrendiğini ve yeni konuya hazır olduklarını ispatlamalarını sağlamak. (Davranışın ortaya çıkması için ortam hazırlanmalıdır. Öğrenci öğrendiklerini uygulama, problem çözme ve davranışı gösterme imkanı bulur.)
7-Dönüt sağlama: Öğrencilere doğru dönütler sunmak ya da kişisel testler vasıtasıyla dönüt sağlamak. (Dönüt-düzeltme)
8-Performansı değerlendirme: Öğrencilerin konu ile ilgili bilgilerini değerlendirmek. (Öğrenilenler değerlendirilir.)
9-Kalıcılığı ve transferi sağlama: Bir sonraki konudaki bilgileri kazanılmış bilgilerin üzerine inşa etmek. (Öğretmen, öğrencileri yeni problem durumlarıyla karşı karşıya getirici fırsatlar yaratmalı, öğrenilen bilgilerin yeni durumlarda kullanılmasını sağlamalıdır.)
Kaynaklar: http://coe.sdsu.edu/eet/articles/gagnesevents/index.html
Öğretim Yöntem ve ilkeleri, İhtiyaç Yayıncılık
http://www.princeton.edu/stat/ids/gagevents.html
25 Şubat 2011 Cuma
Bloom'un sınıflandırma yöntemi olarak bilinen düşünceye dayalı eğitsel hedeflerin sınıflanması yöntemidir. Bir çocuğun düşünce seviyesini ortaya çıkaran davranışları içerir.Bu alanın en düşük düşünce seviyesinden en yükseğe doğru altı düzeyi vardır:
• Bilgi
• Kavrama
• Uygulama
• Analiz
• Sentez
• Değerlendirme
1.Bilgi: Bilgilerin olduğu gibi hatırlandığı basamaktır (tanımlama, söyleme, yazma, seçme, altını çizme, kavramlar bilgisi, olgular bilgisi vb.).
2.Kavrama: Bilgilerin yorumlanarak farklı ifade edilebildiği basamaktır (kendi cümleleriyle ifade etme, dönüştürme, başka bir biçimde ifade etme, savunma, ayırt etme, açıklama, örneklendirme, çıkarımlarda bulunma, özetleme, sonucu bulma, yeniden düzenleme, tablolaştırma, tablo ve grafik okuma).
3.Uygulama: Bilgilerin uygulanması, hayata geçirilmesi, gerçekleştirilmesi, tatbik edilmesi aşamasıdır (yapma, çalıştırma, kullanma, hazırlama).
4.Analiz: Bilgilerin ayrıştırılması, sınıflandırılması, ilişkilendirilmesi ve karşılaştırılması gibi yeterlilikleri içerir (analiz etme, karşılaştırma, ayırt etme, çıkarımda bulunma, alt gruplara ayırma, parçalara ayırma).
5.Sentez: Bilgilerin kullanımıyla özgün ve yeni bir ürün ortaya koymayı gerektirir (birleştirme, yaratma, tasarlama, planlama, derleme, örgütleme, formüle etme).
6.Değerlendirme: Bilişsel alanın en üst basamağıdır. Ölçütlere göre eleştirme, değerlendirme ve yargılamayı gerektirir (yargılama, irdeleme, ispat etme, karar verme, sonuca ulaşma, benzerlikleri bulma, değerlendirme, yorumlama).
